21 Nisan 2008 Pazartesi

E-ticaret Oyunu

Oyunları kim sevmez? Saatlerce hatta günlerce başından kalkamadığımız oyunlar bizi gerçek dünyadan alıp bambaşka bir dünyanın içine sürüklüyor. Peki nasıl kanımıza işliyor da bir türlü erkana sırtımızı dönüp de terkedemiyoruz onları? Cavabını içimizden biri, Özgür Alaz anlattı, biz dinledik ikna olduk. Hatta sadece anlatmakla kalmadı bu ipuçlarını e-ticaretle birleştirip bağımlılık yaratabilecek siteleri yaratmanın yollarından da bahsetti.

Ama önceee Özgür Alaz kimdir?

2000 yılında hepimiz gibi ÖSS stresi çekmiş, sonra kendini İ.T.Ü. İşletme Mühendisliği'nde bulmuş. Google bize logo yapsana kampanyasıyla geleceği konusunda sinyaller vermeye başlamış. Youthrepublic'de çalışmış olan Özgür, şu an Yapıkredi'de trend danışmanlığı yapmakta.

Şimdi dönelim konumuza ve Özgür'ün anlattıklarına... Bizi oyunlara bağlayan 5 mekanik var, toplayıcılık, puanlama, geri bildirim, etkileşim, kişiselleştirme.

Toplayıcılık -> İnsanoğlunda bağımlılık yaratan en büyük etken olarak karşımıza çıkıyor. Oyunlara baktığımızda ya silah ya kupa ya eşya ama illa ki toplayacak birşeyler buluyoruz. Hepimizin içinde hepsine sahip olma dürtüsü var. Peki bunun bizim e-ticaret sitemize faydası ne? E-ticaret sitemizde bu dürtüyü uyandıracak birşeyler yapmak kişilerin siteye bağlanmasını kolaylaştıracaktır. Mesela Facebook'da neredeyse hayatında sadece iki kelime ettiği insanları arkadaş listesine eklemeye çalışan bir insan toplayıcılık illetine çoktannn bulaşmış demektir. Buna benzer listeler oluşturmak gerçekten etkileyici olacaktır.

Puanlama -> Oyunlardaki level, altın sayısı ya da puan. Başkalarıyla karşılaştırabildiğimiz gücümüzü ya da zekamızı gösterdiğimiz araçlar. Benzer şekilde videomuza, fotoğrafımıza verilen puanlarda bir güç gösterisi...

Geribildirim -> Hepsine sahip olmanın yanı sıra herşeyi bilme duygusu da bağımlılık yaratıyor. Kim ne yapmış, kim benim arkadaşlık teklifi kabul etmiş, kim resmime yorum yapmış gibi bir çok sorunun cevabı notification'larda saklı.

Etkileşim -> İnsanları canlı ve dinamik tutan bir faktör. Karşılıklı yazılan duvar yazıları, durumunu yenileyenleri inceleme, onların fotoğrafına yorum yazma hepsi bizi etkileşim içine sokan, hem bizi hem siteyi canlı tutan faktörler.

Kişiselleştirme -> Oyunlarda karakterleri ya kendimize benzetiriz ya da olmak istediğimiz birine ama sonuçta bizim içimizi yansıtır. Myspace'deki temalar, facebook'daki application'lar bunlara birer örnek...

Bu 5 mekaniğin doğru kurgulanması kullanıcılara yeni deneyimler kazandıracak ve siteye bağlılıklarını arttıracaktır.

Trend ustası Özgür, 2008'in yeni trendine örnek olarak Zopa'yı gösterdi. Zopa yurtdışında iki kişi arasında (peer2peer) kredi alıp vermeye dayalı bir sistem Kişiler kredi notlarına ve kredi miktarlarına göre taleplerde bulunuyor ve kendisine kredi verecek olan insanları arıyor. Banka yerine zopayı tercih etmelerinin nedeni bir kişiye aynı anda birden fazla kişinin kredi vermek istemesi ortamı kızıştırıyor ve faiz oranı düşüyor. Bu kredi alanın işine geliyor fakat bunun yanı sıra insanların kredi vermeye bu kadar istekli olmalarının sebebi de bankadan gelecek paradan daha fazlasını elde edebiliyor olmaları.

20 Nisan 2008 Pazar

Razzi'lerin Kralı Arda Kutsal

İnterneti ve yeni açılan siteleri sıkı takip edenler için gerçekten kutsal bir adam o. Webrazzi, Blograzzi ve Crenvo'nun yaratıcısı Arda Kutsal, yeni projesiyle girişimlerin kurtarıcısı olmayı hedefliyor.

İlk önce yaptıklarından ve yapacakların bahsedelim...
İnternetteki yeni girişimleri ele aldığı ve gelişimlerini izleyip yorumladığı bir site olarak 2006 yılında ortaya çıkan webrazzi meraklılarının sıkı takibinde. Çarkın dönemesini sağlayan gelir kalemleri ise reklamlar, sponsorlar ve iş ilanları. "Türkiye'nin blog merkezi" olarak tanımladığı Blograzzi ise Türkçe blogları bir çatı altında toplamayı hedefleyen bir site olarak karşımıza çıkıyor.

Ya Crenvo?

Crenvo Bilişim Danışmanlık şirketi dersek hakkında biraz daha ipucu vermiş olurum herhalde. Strateji, pazarlama, ürün, yönetim ve yatırım gibi konularda internet şirketlerine danışmanlık yapmaktadır. Web 2.0 ve Enterprise 2.0 konularında eğitimler ve özel seminerler verilmekte ve araştırma kapsamında özel raporlar hazırlanmakta. Belki de herkesin en çok ilgisini çekecek olan hizmeti ise yatırım konusunda melekler bulacak olması. Kimdir bu melek yatırımcılar, bu sistem nasıl işleyecek diye soranlara cevabı verelim. Melekler şirket dışından yatırım yapacak olan. Tabi bu meleklerin melek olabilmesi için sizin hayata geçirilmemiş bir fikrinizin olması gerekiyor ama bununla bitmiyor, iş planınızın hazır olması da bir başka şart. Sadece yatırım desteği değil know-how, ofis, eğitim gibi imkanlarda bu proje içerisinde yer alıyor. Şirket için en büyük beklentiyse Türkiye'deki İnternet sektöründe değer yaratması.

Yurtdışındaki bir benzer proje olan ycombinator maksimum 25 bin dolarlık bir yatırım yapıyor ve %5-6 arasında bir paya sahip oluyor. Bu yatırımlarda çok hızlı bir geri dönüşüm beklenmiyor. Bu projeyle karşılaştırıldığında Crenvo'nun sağlayacağı yatırımlarda bir üst limit sınırlaması olmayacak fakat girişimlerin projelerini kendileri hayata geçirmeye çalışan kişilerden seçilmesine dikkat edilecek. Ayrıca kişisel kaynaklar dışında yabancı sermaye kaynakları da kullanılacak.

Bu şirketin sağladığı eğitimin bir kısmını bedava almaya ne dersiniz? :) Bakalım Arda kutsal bizlere neler anlatmış...

Web 2.0'nin hayatımıza girmesini sağlayan kişi ve internet kültüründeki, kulanım şekillerindeki değişikliklerle okuyucular içerik okuyan pasif kullanıcılar olmak yerine içerik yaratan aktif üyeler haline geldiler. İçerik öyle büyük bir olgu olmaya başladı ki tasarımı arka plana attı. Artık tasarıma göre teknoloji değil, teknolojiye göre tasarım yapılmakta. RSS ve CSS in yaygınlaşmasıyla greafik kullanımı da azaldı. Somut değişikliklerin yanı sıra güvenin özellikle de karşılıklı güvenin atardamarlardan biri haline gelmesi soyutluk açısından gözlerden kaçmayan bir gerçek.

İçeriğini paylaşmayanın bu alemde yeri yok havasına bürünen kullanıcılar karşısında para kazanmanın tek yolu premium servisler vererek kullanıcılardan para kazanmak ve reklama yönelmek oldu. Semantik yani anlamsal web dünyası olarak tanımlanabilen Web 3.0 dünyasında ise siteler birbirlerinin servislerini içeriklerini anlayabilecek hale gelecek. Bilimkurgu gibi düşünenlere hakia örneğini vermeyi bir borç bilirim :) .

Güzel ülkem Web 2.0 dünyasına alıştı mı dersek, youtube'daki videolara baktığımızda idare edemem anne ve sütü seven kamyon şöförü gibi güzel örneklerin ne yazık ki çok azsayıda olması, ayrıca vikipedia'yı incelediğimizde de oluşturulan yüz bin içeriğin çok kaliteli olmaması gibi daha uzayıp giden bir listeden dolayı Arda Kutsal daha bu kültürü edinemediğimizi söylüyor. "Bu kültürü edinmek şart mı?" sorusuna ise, dünyada teknolojik gelişmeler adım adım ilerlese de Türkiye'de bir çok adım atlanarak gittiği için belki de web 2.0 kültürü atlanıp web 3.0'e alışılabilme ihtimali olduğunu belirtti. Web 2.0 kültürünü belki tam olarak hazmedemesek de bu pazarda para kazanan girişimcilerin olduğu da gözardı edilemez.

Rakiplere baktığımızda global rekabeti iliklerimize kadar hissediyoruz, özellikle de oyun , arkadaşlık, içerik paylaşımı gibi pazarlarda dolanıyorsak. Üstelik rakiplerimizin bizim pazarımızdan olmasına da gerek yok. Artık herkes herkesin rakibi olma potansiyeline sahip. Tasarımlarınızla rakibinizi alt edebileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Ne tasarım, ne kullanım zorluğu o sitede bulunmak isteyen kullanıcıları yıldırmaya yetmiyor (bkz. facebook) . Rakiplerin birbirlerine etkileri de çok büyük olabiliyor. Global lider youtube'un ülkemizdeki erişimi engellendiğinde izlesene.com'un trafiği 2 kat artıyor. Sadece trafiği de değil aynı zamanda site içerisindeki aramalar da artıyor. İnsanlar youtube açıkken izlesene.com'a belirli bir video izlemek için geliyorlar ama youtube'a girdiklerinde konularla arama yapıp karşılarına çıkan videolara bakıyorlar.

Büyük şirketlerin gelir modeli olmayan web 2.0 sitelerine yönelmesi de dikkat çekici. Örneğin Alexa verilerine göre Türkçe siteler arasında 12. olan ve çok sayıda üyeye sahip olan blogcu.com Nokta şirketi tarafından büyük bir ücret karşılığında satın alındı. Büyük şirketler bu siteleri neden istiyor? Cevap aslında basit. Bu siteler büyük bir iletişim kanalına sahip bu yüzden çok değerliler.

Birşeyler yapmak istiyoruz ama ne? Yapacaklarımız artık sosyal ağlar dışında olmalı ve topluluklara yönelmeliyiz. Facebook özel ilişkiler adına, cember.net ise iş ilişkileri adına bize yetiyor. O yüzden benzer ilgi alanlarına sahip olan insanların kaynaşmasını sağlayacak projeler değer yaratacaktır.

Ülkemizi pek etkilemese de 2007 yılına damgasını vuran twigger'dan sonra 2008 in gözdesi olmaya aday friendfeed sahnelere çıktı. Youtube, facebook, blog gibi hesaplarınızı eklediğinizde sizi takip eden insanlar yeni videolarınızdan, resimlerinizden, yazılarınızdan tek bir kaynaktan haberdar ediliyolarlar. Tabi bu da sizi takip edenler adına da, sizin takipleriniz açısından da büyük kolaylık.

Yakın geleceğin önemli reklam etkinliği ise video reklamlar olacak. Videonun içeriğinin tanımlanabilmesiyle o içerikle ilgili reklamlar video 'lara entegre edilecek ve istenen hedef kitleye ulaşım sağlanacak.

Nish sosyal ağlar, sade, kolay, verimli web araçları daha da önem kazanacak.

13 Nisan 2008 Pazar

Cember.net'in babası Çağlar Erol

Cember.net, meslekleri uyumlu bir karı kocanın, ortaya çok iyi işler çıkarabileceğinin bir örneği. 1997 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu olan Nihan Çolak Erol ve 1997 Boğaziçi Üniversitesi Elektirik Elektronik Mühendisliği mezunu olan Çağlar Erol cember.net ile Türkiye'ye iş hayatındaki bilgilerin paylaşıldığı ve bağlantılar kurulduğu bir değer kazandırdı.

Hikayenin başına dönersek...

Lisans eğitimlerini tamamlayan çift yine Boğaziçi Üniversitesin'de MBA eğitimi alıp iş hayatına atıldılar. Bir süre çalıştıktan sonra iş hayatlarını Almanya'da sürdürdüler. Almanya'daki yoğun çalışma temposuna ve çalışma prensiplerine alışmaya başlayan çift sahip oldukları potansiyelinde farkına vardılar. 2003 yılında kurulan openbc'nin ( çoğumuz xing olarak tanıyoruz) hayata geçirilmesine ve hızla büyümesine şahit oldukları sırada bu fikrin Türkiye'de de yapılabilir olduğunu düşündüler. Yazılımdan anlamaları onlar için büyük bir avantajdı, sitenin temellerini yavaş yavaş atmaya başladılar ve 2005'de Türkiye'ye döndüler.


Çağlar Erol diyor ki:

" Bir projeye başlamadan önce düşünmeniz gereken ilk şey para kazanır mıyım sorusunun cevabıdır. Hem çıkış stratejilerinizi hem de kötü durum stratejilerinizi önceden belirlemeli ve onlara sadık kalmalısınız. Sadık kalmadığınız taktirde ölmeyen ama süründüren bir proje ile yıllarca uğraşırsınız. Ayrıca geçinizi sağlamak için en az bir yıllık birikiminiz olması gerekiyor, bu da çok önemli bir nokta."


Hikayeye geri dönelim. Sitenin yapım aşaması bittikten sonra limited şirketi kurdular. İlk önce sadece tanıdıklarını siteye davet ettiler ve ufak bir tatile çıktılar. Erol, o tatilden sonra çok yoğun bi tempoda çalışmaya başladıklarını sadece yeme ve uyuma molaları verdiklerini ve o tatillerinin çıktıkları son tatil olduğu çok acıklı bir şekilde ifade etti :) . Tatil dönüşlerinde sitenin hareketlenmeye başladığını gördüklerinde çok şaşırdılar. Bir kaç ay içerisinde 10 bin üyeye ulaştılar. Bu bağlantıların sadece internet üzerinde değil gerçek hayata da taşınması gerektiğini düşündükleri için bir buluşma düzenlediler. Bu buluşma hem üyeler için hem de sitenin basında tanıtımı için oldukça yararlı oldu. Bu tanıtım ile siteye talep oldukça arttı fakat sunucular bu talebi karşılayacak yeterlilikte olmadığı için kilitlendi.


Kendilerini geliştirmek için yatırım bulmaları gerekiyordu. Amerika'da internet projeleri için önce küçük yatırımcılar sonra ise büyük yatırımcılar daha kolay bulunuyor fakat söz konusu Türkiye olunca bu çok daha zorlaşıyordu. Özellikle o dönemlerde piyasada ve insanlarda çok para olmaması , büyük şirketlerin bu tip yatırımlardan kaçınmaları onları çok daha zorladı. Büyük şirketler yatırım yapsalar bile şirketin %80'nini alıp %20'si için opsiyon koyuyorlar fakat buda site için belki yıllarca emek harcamış olan insanlara pek cazip gelmiyor.


Uzun süre evden çalışmaya devam eden çift, ofislerini ancak 2007 Ocak'ta açabildi. O zamana kadar belli bir imaj çizmek için evden çalıştıklarını belli etmemeye çalıştılar ve bunun sıkıntısını çektirler. Reklamdan yeterli parayı kazanamayacaklarını düşündükleri için Altın üyelik sistemi ile ek hizmetlerin verip buna karşılık ücret aldılar. Şirket yavaş yavaş ciro yapmaya başladı.


Openbc halka açıldı, yapının çok benzemesi ve openbc'nin diğer ülkelere yönelmeye başlaması sebebiyle 2006 yılında cember.net ile görüşmeye başladılar. O sıralarda cember.net'in üye sayısı 100 bine ulaşmıştı. İstenen sonuca ulaşılamayan bu görüşmeler sonrasında, Almanya'dan gelen bir melek yatırımcı azınlık hissesini alıp şirkete kaynak sağladı. 300 bine yakın üyeye sahşp olan ve daha da güçlenen cember.net 2008 Ocak ayında openbc'e 4,36 milyon euro'ya satıldı.


Çağlar Erol diyor ki:

" Şirketlerin satım ile ilgili pazarlık aşamasında en etkili faktörler üye sayısı ve pazarlama gücüdür. Bu konularda iyiyseniz istediğiniz değere yakın bir fiyat alabilirsiniz."


Cember.net deneyimleri onlara ve bizlere ne kattı?

  • Az para, az kişi ve ortalama bir ciroyla da başarılı olunabileceğini gördük.

  • İyi bir işle kazanılan prestij sayesinde yeni projelere kendiniz aranmadan bile destekçilerin çıktığını anladık.

  • Bu işten gerçekten para kazanıldığına dair bir şüphemiz kalmadı.

Çağlar Erol diyor ki:

"Şirket kurarken Anonim Şirketi kurmayı ihmal etmeyin. Satış aşamasında bunun yararlarını fazlasıyla göreceksiniz."


Biz diyoruz ki:

"Tecrübe konuşuyor, bunları unutmayın."

10 Nisan 2008 Perşembe

İtiraf.com'dan Uzmantv ve İstanbul.net'e uzanan yolculuk

Çoğu insanda bağımlılık yapan, kafa dağıtmaya, hissettiklerini paylaşmaya birebir olan itiraf.com'un yaratıcı Ersan Özer bizlerleydi... 1993 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olan ve sonra kendini medya dünyasına atan Özer, Şok, Beyaz Show, Televizyon Çocuğu'nda yönetmenlik yapmış, kariyerine Hürriyet ve Ntv'de devam etmiş. Bir gece ansızın gelen bir fikir ise kariyer hayatına başka bir yön vermiş.


"Karım ve oğlumdan sonra en çok interneti seviyorum." diyen birinin internette 18 saat geçirmesi çok da şaşırtıcı değil =) 1999'da amatör olarak yapımına başladığı itiraf.com, popüler olacağının sinyallerini yavaş yavaş verirken 3 ayın sonunda ideefixe'in sahibi ortaklık teklifinde bulunmuş. Bu ortaklıkla daha da heyecanlanan Özer, itiraf.com üzerinden çeşitli e-ticaret denemeleri yapsa da pek başarılı olmamış. İtiraf.com'da açılan dükkan'dan sonra itiraf.com arkadaş denemesinde de bulunmuş ama iki denemede de istenilen sonuç alınamamış. Özer bu durumu, insanların her konuda alanında uzmanlaşan sitelere yönelmesinden kaynaklandığını söylüyor. Bu süre içinde bir de sitenin ingilizce versiyonu olan confideinme.com yaratılmış, bu sitenin tutma ihtimali çok yüksek de olsa ne yazık ki Ersan Bey'in kötü bir zamanına denk gelmesi siteyle fazla ilgilenememesine neden olmuş. itiraf.com'lu geçen 5 yılda pek para kazanamamasından dolayı Akşam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Özer, oğlunun doğduğu gece itiraf.com'u satma kararı almış. Bu kararını Mehmet Budak'la paylaştıktan sonra siberalem'in sahibiyle görüşmelere başlamış, böylece Türkiye'deki sanal alemde çıkış politikasıyla para kazanan ilk kişi olmuş.


İtiraf.com hikayesi burda sona erse de Özer'in hikayesi hızla devam etmiş. Reklamcılık sektörüne girmeyi düşünürken çalışma koşullarının kendisine pek uymaması yaratıcılığını zorlaması için bi etken olmuş ve bu yaratıcılıkla Türkiyenin ilk lokal arkadaşlık siteleri olan istanbul.net, ankara.net, izmir.net fikirlerini ortaya atmış. Gittigidiyor ekibiyle beraber başladıkları bu projeyle 2 sene de çok hızlı bir büyüme kaydetmişler. Şu an toplan 2 milyon üyesi olan projenin kurulum aşamasında en çok para domain isimlerini alırken harcanmış. istanbul.net için 35 bin dolar, ankara.net için 25 bin dolar verilirken izmir.net bin dolar gibi bir rakama satın almaları onları mutlu etmiş. Domain isimlerine bu kadar para yatırılmasındaki neden ise ismin yapılan işin adı yada kolay hatırlanabilir olmasının projenin başarısına büyük katkıda bulunacağına inanmaları. Özer, bir çok aksi örnek olsa da ( monster.com, Google gibi), download.com 'un başarısının da göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Projedeki operasyon bölümünde 26 tane bayan çalışmakta. Hepsinin bayan olmasındaki en önemli sebep de kişilerin özel bilgilerinin kullanılmasını önlemek ve sitenin kalitesini korumak. Siteye evlilerin girmesi yasak, ayrıca sadece erkek kullanıcılardan ücret talep edilmekte. Aylık 17 ytl, yıllık 94 ytl olan üyelik ücretlerinin %10'u havale ile geri kalanı ise kredi kartıyla alınmakta. Bu projenin karlılığı ise oldukça tatmin edici.


Günde 18 saatini internette geçiren biri için sadece bi proje yetmemiş tabi ki... About.com'da dolanırken bu sitenin videolusu olsa ne güzel olurdu demiş, araştırmış, videojug.com'u bulmuş. Kafasında kurduğu site ise bundan biraz daha farklıymış ve sonunda Gittigidiyor ekibi ile Uzmantv'i kurmuşlar. Birçok konuda uzmanların video ile bilgi verdiği bu sitede, sadece içerik için çalışan 20 kişi bulunmakta. Toplamda ise 60 kişi çalışmakta. 2 çekim ekibi, bir yayın yönetmeni , ayrıca soruları hazırlayan bir editör bulunmakta. Günde 6 uzmana gidilip, 12 çekim yapılıyor. Arkadaşlık sitesinden gelen para şu an bu projeye yatırılıyor. İçeriği çoğaltıp daha çok ziyaretçiye ulaşmak ve bilinirliği arttırmak ilk hedefleri. Günde 50 ile 60 bin kişi ziyaret ediyor ve 400 bin sayfa gösteriliyor. Turkcell ile işbirliği yapılarak mobil hizmet de veriliyor. "Uzmantv=eğitim&bilgi" düşüncesine ulaşıp gelir modeli oluşturmayı düşünüyorlar. Çeşitli eğitimler, online kurslar, dvd ve kitap hizmetleriyle özel bilgileri ücretli hale getirecekler.

İleride Ersan Özer'i Uzmantv seminerlerinde ya da Uzmantv akademisinde konuşma yaparken görürsek bugünleri anıcaz...

7 Nisan 2008 Pazartesi

Sahibinden alıntılar...


İhtiyaçlar yaratıcılığı geliştiren en büyük etkenlerden biri. Sahibinden.com'un ortaya çıkışında da ihtiyaç faktörü öne çıkmakta. 2000'de arkadaş toplantısı sırasında Taner Aksoy'un arabasını değiştirmek için gazete ilanlarına bakıp ilanlardaki yetersiz bilgilerden sıkıntı duymasıyla başlayan hikaye fikrin ortaya çıkışı hatta isminin dahi o gece bulunmasıyla devam ediyor ve sahibinden.com doğuşu ile son buluyor.

Siteyi kurmak yolun başlagıcı, içini doldurabilmekse e-ticaret dünyasında kalıp kalamayacağınızın göstergesidir. Özellikle de bir ilan sitesiyseniz her bir ilan altın değerini taşır. Aksoy grup'ta sitenin içini doldurabilmek için gazetedeki ilan sahiplerini tek tek arayıp izin alarak ilanları siteye girdiler. Site İnternet dünyasında yavaş yavaş keşfedilirken, 2001 yılında billboardlarda 2 hafta süreli reklamlar verildi, ayrıca 'Dokun Bana' adlı yarışmada da sponsorluk yaptılar. Bu konuda çok şanslı olduklarını belirten Mert Aksoy, güzel bir zamanlamayla 10 billboard fiyatına 400 billboard kiraladıklarını söyledi. Bilinirlikleri daha da artarken sitenin içeriğinin de boş olmaması müşteri kaybetmelerini önledi. 2006'ya kadar bir daha reklamı verilmeyen sahibinden'in ilanları haziran ayında billboardlarda tekrar yerini aldı. Bu reklamın temasını ise şirkete elinde baklavalarla gelip teşekkür eden bir kullanıcı oluşturdu.


Dün dündür, ya bugün?

3 kişiyle başladıkları bu işte, şu an 50 çalışana sahipler. İlk günden beri sesli hizmete önem vermeleri insanlarda güven duygusunu pekiştiriyor. Call-center'da 15 kişi çalışmakta. Aylık 7000 arama geliyor ve sorular genelde sitede mağaza açmayla ilgili oluyor. Ayrıca Satış-Pazarlama, Muhasebe ve Yazılım bölümleri de mevcut. 2006'dan önce 24 saat olan operasyon 2006'da 12 saate indirildi. Sitenin şu anki durumuna bakarsak ayda 410 milyon sayfa gösterimine ve 5 milyon 600 bin tekil kullanıcıya sahip. Kullanıcılar sitede ortalama 12 dk kalıyor ve 22-23 sayfayı inceliyor. 590 bine yakın ilan olduğunu düşünürsek 22-23 sayfa bile insana az geliyor.


Sahibinden.com'u anlamak...


İlk önce sahibinden.com nedir sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. İsmini "Türkiye'nin en büyük e-ticaret platformu" sloganıyla birlikte tescil ettiren Sahibinden.com, 30 farklı kategoride ilan verebildiğiniz, ister birinci el olsun isterseniz de ikinci el olsun hatta her ne olursa olsun istediğiniz değerde alıcılara sunabildiğiniz bir platform. İlanlara bakmak için üye olmaya gerek yok. Fakat ilan vermek istiyorsanız ücretsiz üye olabiliyorsunuz ve 5 aktif ilan sunabiliyorsunuz. 6. ilanı vermek istemeniz halinde ruhsat ve tapu fotokopileri isteniyor. İlanlar 8 hafta aktif olarak kalıyor, istiyorsanız bu süreyi uzatabiliyorsunuz. İlanlarınızı ön plana çıkarmak istiyorsanız ücrete tabi ek hizmetler alabiliyorsunuz. İlanlar yayınlanmadan önce onaylanıyor, kategori yanlışlıkları ve yasaklı ilanları bu şekilde önlüyorlar. Ücretli olan kurumsal üyelik ile mağaza açma imkanı, sınırsız sayıda ilan verme ve ilan onayı beklememe gibi avantajlara sahip oluyorsunuz. Şu an 2600 mağaza mevcut. En pahalı paketler olan emlak ve vasıta mağazalarının yıllık ücreti ise 950 ytl. Konut projeleri içinse aylık ücret alınıp, projeye özel sayfa hazırlanıyor. Güvenli e-ticaret uygulanan sitede, satışlar site üzerinden yapıldığı taktirde bireylerden %7, mağazalardan ise %6 komisyon ücreti alınıyor. Siteye fazla banner alınmıyor, cironun %70'i vasıta ve emlak kategorisinden sağlanıyor.


Sahibinden.com neler yaptı, neler yapacak?



  • Bir yıl boyunca Finansbank'la yapılan işbirliği sayesinde sahibinden.com müşterileri kendilerini verilen referans numaralarıyla daha düşük faizlerle kredi alabiliyordu.

  • Cepten üyelik sistemi getirildi.

  • Güvenlik açısından sadece Garanti Bankası, İş Bankası, Akbank'ın desteklediği 3D secure uyumlu kartların kullanımına izin veriliyor.

  • Bad words filtresi sayesinde kullanıcıların birbirine attıkları mesajlar bile kontrol edilebiliyor.

  • Get ile sağlanan kontrol sayesinde herhangi bir dolandırıcılıkta savcılık ile işbirliği yapılabiliyor.

  • Videolu ve fotoğrafların gerçek boyutunda ilanlar verilebiliyor.

  • Fotokurye hizmeti ve sanal tur hizmeti veriliyor.

  • Bu sene başında Turkcell ile iş birliği yapıp wap'dan hizmet de vermeye başladılar.

  • Emlak kategorisine entegre edilmiş olan Google maps diğer kategoriler içinde kullanılmaya başlanacak.

  • İngilizce hizmet için kolları sıvamaya başladılar.

Sahibinden.com bu işe şanslı başlayanlardan. Maddi açıdan bir sıkıntı yaşamamalarının yanı sıra, yarattıkları yeniliklerle de yerlerini sağlama almışlar. Özellikle hayvanlar alemi kategorileriyle tek canlı satan portal olmuşlar. Gittigidiyor'la büyük rakiplermiş gibi görünselerde farklı istekleri olan müşteri kitlelerine hitap ettiklerini düşünüyorlar. 120 milyar dolarlık ilanı sitelerinde barındırmaları başarılarının bir göstergesi.


Bizimle hikayelerini paylaştıkları için yönetim kurulu üyesi Mert Aksoy'a ve Genel Müdürü Müge Seymen'e çok teşekkür ederiz.

20 Mart 2008 Perşembe

Google : Sonsuzluğun Simgesi

Google hayatımızın vazgeçilmezleri arasında yerini aldı. Bu hafta, çoğumuzun anasayfası, gözbebeği olan, sorularımıza cevap bulan Google'ın Pazarlama Müdürü Mustafa İçil bizlere reklam dünyasından , pazarlamadan ve tabi ki Google'dan bahsetti.


İlk önce biraz internetin gelişimi, pazarlama ve reklam dünyası...


On yıl önce 70 milyon olan İnternet kullancılarının sayısı bugün 1.2 milyara ulaştı. İşin ilginç yanı ise 9 milyon bilgisayar sahibi olan Türkiye'de 20 milyon İnternet kullanıcısının olması. Genç nüfusun ve İnternet kafelerin bu duruma katkısı aşikar. 1 günde Google'da 1milyar arama yapıldığını, 80 milyar e-posta ve mesaj yollandığını, 250 milyon sosyal ağ kullanıcısı olduğunu, youtube'da 500 milyon video izleme olduğunu düşünürsek sanal dünyanın ne kadar hızlı büyüdüğünü anlayabiliriz. Bu durumu paraya çeviren e-ticaret dünyasının büyüklüğü AB'de 130 milyar Euro'yu bulmakta. Türkiye'de ise e-ticaret daha yeni yeni gelişmekte ve bu nedenle Türkiye odak ülkeler arasında yer almakta.

Nasıl oldu da reklam dünyası bugünlere geldi dersek, 5 devrimden söz etmemiz gerekir. Daha çok şekle dayalı kitlesel iletişimin olduğu 1440'lı yıllardaki baskı devrimi, 1839 yıllardaki duygusal reklamlara dayalı fotoğraf devrimi, 19 yy'daki farklılaştırıcı mesajlar içeren radyo devrimi, 1941'li yıllardaki tüketici ile daha güçlü iletişime geçilen televizyon devrimi ve sınırsız olanaklar ve etkileşimli iletişim dünyasına adım attığımız İnternet devrimi. Medya tüketiminin %37'sini TV, %22 İnternet, %12 radyo geri kalanını ise gazete kitap oluşturuyor. İnternetin payının bu kadar fazla olmasına rağmen reklam masraflarında 2006'da %1'lik, 2007 de ise %2-3 lük bir paya sahip olması, İnternetin reklamcılık alanındaki öneminin yeterince farkedilemediğini gösteriyor. Müşterilerin değerlendirmelerine göre ise kendileriyle ilgili gördükleri ve bilgilendirici olduğunu düşündükleri reklamlar daha çok İnternet üzerinden yapılmakta.

Birazda tüketiciler açısından İnternet dünyasını inceleyelim. Depolama, erişim, multimedya araçları çok hızlı gelişmekte. Bu hızlı gelişim paylaşımı arttırmakta, teknolojik sınırları ortadan kaldırmakta. Peki bunların sonucunda ne oluyor? Doğru yapılan işler bir anda patlarken, yanlış bir harekette tepe taklak olmak en falza 2-3 günü alıyor. Tüketicilerin sadakati de her geçen gün azalıyor.

"İnsanlara ne istediklerini sorsak daha hızlı atlar isteriz derlerdi." diyen Henry Ford bu sözüyle, tüketicilerin isteklerinin ve ihtiyaçlarının yorumlanmasının gerektiği, aslında gerçekte istedikleri şeyleri tam ifade edemediklerini söylemektedir. Geçmişte koşullar bu şekilde olsa da günümüzde artık herşey değişti. Tüketiciler üreticilerin bir kaç adım ötesinde gitmekte, tam olarak istedikleri şeyleri hayal edip üreticileri yönlendirmekteler. İnternette bilgi ve iletişim dönemini geçip 2004 itibariyle etkileşim dönemine geldiğimiz bugünlerde, tüketiciler üreticileri ayağına çağırmakta ve bilgiyi onlar yönetmekteler. Bunun en büyük örneğini bloglarda görebiliyoruz.

Tüm bunlar göze alındığında viral pazarlama ve yaratıcılık ön plana çıkmakta. Yeni fikirlerle reklamlar artık oyunlara kadar giriyor. Secondlife'da şirket sahiplerine özel bina tasarlayarak 1 milyon dolara yakın para kazanan bir mimarın olması bu durumun ciddiyetini göstermekte. Dünyayı dolaşıp dolaştığı her ülkede aynı dansı yapan ve bunu videoya kaydedip yayınlayan Matt'in, uzun süre tadını kaybetmeyen sakızlar üreten Stride şirketi için tekrar dünyayı dolaşarak bir reklam videosu çekmesi ise bir başka ilginç örnek.



Şimdi biraz da Google'dan bahsedelim...


1995'de, Stanford Üniversitesi'nde okuyan ve hiç bir konuda anlaşamayıp sürekli münakaşa eden iki öğrenci, Larry Page ve Sergey Brin, "BackRub" adlı arama motorunun temellerini attılar. Arama motorunun temeli sadece tıklanma sayısına değil aynı zamanda referans veren site sayısına göre bir listeleme yapmayı amaçlıyordu. Yurt odasında başlayan macera garajda devam etti. Parasal sıkıntılardan dolayı ikinci el bilgisayarların parçalarını birleştirip legolarla tutturuyorlardı. Projelerini gitgide daha da mükemmelleştirirlerken kendilerine bir yatırımcı aramaya başladılar. Yahoo’nun kurucusu ve arkadaşları da olan David Filo ile görüşen iki kafadar, ne yazık ki umdukları cevabı alamadılar. Biraz daha geliştirdikten sonra tekrar görüşelim diyen Filo, o gün ayağına gelen en büyük fırsatı tepmiş oldu. Kendilerine yeni bir destekçi arayan Page ve Brin, Bechtolsheim Sun Microsystems’in kurucularından Andy Bechtolsheim ile görüştü ve Bechtolsheim Google Inc. adına 100 000 dolarlık bir çek kesti. Page ve Brin, 1998'de Google Ins. adıyla şirketleşerek çeklerini aldılar. Şirket adının Google olmasının sebebi her ikisinin de matematiği çok sevmesi ve sitenin isminin bir matematik terimi olmasını istemeleri. 10 üzeri 100 sayısını ifade eden "Googol" kelimesini seçseler de ismin sorun yaratmasından dolayı biraz değiştirerek Google ismini koydular.


Kapsamlı, doğru sonuç, hızlı, sade ve kolay kelimeleriyle kendilerini tanımlayan ve bu yıl 10. yaşını kutlayan Google'ın en büyük amacı her türlü bilgiyi toplayıp organize etmek. Burada bilgiden kasıt sadece İnternet üzerindeki bilgiler değil, İnternet üzerinde olmayan bilgileri de bu ortama taşıyarak kullanıcılara ualştırmak. Bunun en büyük göstergesi Google'ın Books uygulaması. Bu uygulamayla kütüphanedeki kitaplar tek tek taranarak aranan keimeyle ilgili kitap sayfaları kullanıcıların önüne sunulmakta.


Organizasyon yapısı ise biraz dağınık. Fonksiyonlar farklı ülkelerde toplanıyor. Türkiye'de Kurumsal Satış ve Pazarlama İş Geliştirme departmanları mevcut. Google'da çalışmaksa o kadar kolay değil. Çok sıkı bir mülakat süreci yaşanıyor. 8 aşamada gerçekleşen bu mülakat dizisinin son ayağı olan Larry Page'den de onay geldiğinde yaratıcılığın hat safada olduğu bu güzel şirkette çalışmaya başlıyorsunuz. Vaktinizin %80'nini kendinize verilen projelerle harcamak zorundasınız ama kalan %20'i kendi işleriniz için harcayabiliyorsunuz. %20'den ne olur demeyin. Orkut gibi bir proje bu %20'lik zamanla ortaya çıkmış.


"You can make money without being evil." sözüyle yola çıkan Google ekibi önce kullanıcıların isteklerine önem vermekte sonra para kazanmaya odaklanmakta. Google Adwords ve Adsense en büyük para kaynakları. Adwords ile arama yapıldığında sağda ve bazen üste reklamlar çıkmakta. Tıklama başına ücret alındığı için, hem doğru hedef kitleye ulaşılması hem de siteye girilmediği takdirde para ödenmemesi reklam veren kişiler ve kurumlar için oldukça cazip. Adsense ile dünyanın en büyük reklam ağı oluşuturulmakta. Site sahipleri ise Google Adsense ile sitelerine reklam almakta ve reklam gelirlerinin büyük bir kısmı kendilerine iletilmekte.


Hikayeyi yenilikçi projelerin sürekli desteklendiği ve arama motorunun sürekli geliştirildiği Google'ın altın kurallarıyla bitereceğim.


Küçük projeler, küçük ekipler,


Yaratıcı düşüneyi dizginlemeyin,


Ufak projelere önem verin, ölmelerine izin vermeyin,


Herkesden her an fikir alın,


Öğrenmeye aç olan elemanlar alın,


Risk alanları ödüllendirin, başarısızlığı cezalandırmayın...

14 Mart 2008 Cuma

Bir Fikir Daha GittiGidiyor

Saklamayı seven bir milletiz, artık kullanmadığımız şeyleri ne atmaya kıyabiliyoruz ne de başkasına vermeye. "E o kadar para verdim kullanmasak da dursun kenarda lazım olur birgün" diyoruz genellikle. "Madem kullanmıyorsunuz satın o zaman" mı dediniz??? Alıcıyı nerden bulacağız, tabi bir de madem satıyoruz iyi bir paraya gitmeli değil mi? Bu sorularımızın cevabı GittiGidiyor'da saklı...

1994 yılında İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi mezunları Serkan Borançılı ve Burak Divanlıoğlu mimarlık zor başka işlere el atalım diyip yanlarına O.D.T.Ü. Makine Mühendisliği'nden mezun arkadaşları Tolga Kabataş'ı da alıp e-ticarete adım attılar. E-ticaretin zorluklarını ise yaşayarak öğrendiler. 2000 yılında temelleri atılan GittiGidiyor, 2001 Şubat ayında hizmete girdi. O dönemki ekonomik krizden etkilenen sitenin anlamlı büyümesi ancak 2003 yılının sonlarına doğru gerçekleşti. O zamana kadar 3 kişilik bir ekip olarak çalıştılar. Kodlama konusunda ise 19 yaşlarında iki gençten yardım aldılar. Herhalde o gençlerin hayatlarında kabul ettikleri en doğru iş oldu çünkü daha sonra bu iki genç şirkete ortak edildi. 40 bin dolarlık bir sermaye ile başladıkları bu işte ilk 2-3 yıl para kazanamasalarda, bir süre sonra GittiGidiyor'un kazandığı ivme onları memnun etmeye başladı. Siteye ilk ürünleri kendileri eklediler, fakat bir süre sonra site koleksiyoncuların uğrak yeri haline gelmeye başladı. Yavaş yavaş ürün ağacı da koleksiyon ürünlerinden daha geniş bir ürün yelpazesine doğru büyüdü. 2004 yılında artık 100 bin kayıtlı kullanıcıları vardı ve pazarlama deneyimi yaşayabilecek duruma gelip ntvmsnbc'e reklam verdiler. 2005 yılında ise ilk tv reklam kampanyasını başlattılar. 7 yılda katettikleri yol hayranlık verici. Artık 172 çalışana, 1.8 milyondan fazla kayıtlı kullanıcıya, 530.000'den fazla günlük ziyaretçiye ve 750.000'in üzerinde günlük satış fırsatlarına sahip GittiGidiyor, Türkiye'nin en büyük e-ticaret platformuna dönüştü.

GittiGidiyor tarihinde yaşananlar bu kadar değil elbette. Bu dönem içerisinde bir çok açık arttırma sitesi açıldı. Özellikle Mynet'in nevaria.com'u ve Doğan Holding'in pazaryeri.com'u için büyük reklam kampanyaları verildi. 2004 yılında eBay'in pazaryeri.com ile ortak olacağı söylentileri üzerine GittiGidiyor yönetim kurulu eBay ile iletişime geçti ve 2005 Nisan ayında bir sunum yaptılar. Amaçları Türkiye'ye dair planları varsa rakip olmak yerine ortaklık kurmaktı. O dönemden sonra sürekli bir bilgi alışverişi içinde oldular. Bu süre içerisinde GittGidiyor alıcı ve satıcıları arasındaki bağ daha da kuvetlendi. 2006 Mayıs'ta eBay Ceo'su Meg Whitman Türkiye'den çok etkilenip girişim yapmaya karar verdikten sonra Haziran ayında daha ciddi görüşmeler yapılmaya başlandı. Tam bu görüşmelerin ortasında 12 Şubat 2007'de Tolga Kabataş'ın okuldan arkadaşı olan Cenk Angın gittidiyor'un CEO'su olarak göreve başladı. 2007 Mayıs'ta ise Burak, Serkan ve Tolga Bey'in büyük emeklerle bugünlere getirdikleri GittiGidiyor'a eBay %10 ile azınlık ortak oldu. Kuvvetlenen kullanıcı zinciri ve arkalarına aldıkları eBay desteği ile GittiGidiyor.com rakipleri karşısında artık daha da güçlü hale geldi.

GittiGidiyor.com, Operasyon, IT, Muhasebe/Finans, Pazarlama ve İnsan Kaynakları departmanlarına sahip. Operasyon departmanı altında müşteri hizmetleri, ödemeler-güvenlik ve risk yönetimi birimleri mevcut. Müşteri hizmetleri günde 3000 ile 3500 arası temasa karşılık vermekte. Ödemeler-güvenlik birimi alıcınında satıcınında madur olmamasını sağlamaya çalışıyor. Satışlar 4 aşamada gerçekleşiyor. Ürün satın alındığında para, havuz hesaba aktarılıp bloke ediliyor. Ürün satıcı tarafından kargolanıyor, alıcı teslim alıp ürüne OK verdikten sonra alıcıya para aktarımı gerçekleştiriliyor. Risk yönetimi ise sahtekarlık olayları ile ilgileniyor. Taklit ürünlerde alıcının koşulsuz iade hakkı oluyor. Çalıntı malları satımıyla ilgili ise GittiGidiyor yönetimi polis ile işbirliği içerisinde hareket etmekte.

Peki nasıl para kazanıyorlar? Satıcılar ürünlerini listeleyebilmek için bir ücret ödemek zorunda. Ücret ürünün fiyatına ve çoklu satış olup olmadığına göre değişiyor. Listeleme ücreti doğal bir filtreleme görevi görüyor, böylece site çöp ürünlerden kurtulmuş oluyor. Bu durum sitenin büyüme hızını yavaşlatsa da kalitesini arttıran bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Satıştan sonra ise son fiyat üzerinden %10 komisyon alınıyor. Bu oran diğer açık arttırma sitelerine göre biraz yüksek olsada bu kadar büyük bir alıcı kitlesine sahip olan sitede son satış fiyatı diğerlerine göre daha yüksek olduğundan satıcılar bu orana razı oluyorlar.

Bu başarılı e-ticaret modelinden sonra boş durmayıp yeni işlere atılan ekip, itiraf.com'un sahibi Ersan Özer'le birlikte istanbul.net, izmir.net, ankara.net olmak üzere 3 lokal arkadaşlık sitesi projesini hayata geçirdiler. Ayrıca guncel.net ile haber servisi, timsah.com ve uzmantv.net ile de video hizmeti sunuyorlar. Özellikle uzmantv'nin yaratıcılığı ve sunduğu içeriği ile diğer video sitelerinden farkı hemen göze çarpıyor. Gelecekle ilgili ise 3 projeleri daha bulunuyor.

Projelerindeki başarılarının sırrını Burak Divanlıoğlu "İşlerimize kendimizi adıyoruz, en büyük sırrımız bu." şeklinde özetledi. Başarılı insanların hikayesini hayranlıkla okurken ya da dinlerken düşünmemiz gereken bir soru var. Peki biz kendimizi işimize adıyor muyuz?...

8 Mart 2008 Cumartesi

Yemeksepeti.com: Dünyanın en büyük mutfağı

Teknoloji değişiyor, hayatlarımız değişiyor, dengeler değişiyor ama temel ihtiyaçlarımız hiç değişmiyor. Karnımız zil çaldığı an konsantrasyonumuz bozuluyor, bir süre sonra ne yesem diye hayal ederken buluyoruz kendimizi. Artık zaman kavramı daha da kıymetli, yemek yapmaya harcanacak zamanı bir kaç işi daha halletmeye harcamak istiyor insanlar. Bu konuya nasıl bir çözüm bulmalı diye düşünürlerken, 2001 yılında Nevzat Aydın sayesinde dertlere derman olan site yemeksepeti.com hizmete başladı.

"1000 fikir, 7 proje, 2 başarı öyküsü", sözündeki 2 başarı öyküsünden biri yemeksepeti.com. 1999 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu olan Nevzat Aydın, MBA yapmak ve e-ticaret eğitimi almak için ABD'de University of San Francisco'ya gitti. O dönemde aklına gelen internet üzerinden paket yemek servisi fikri için MBA eğitimini yarıda bırakıp Türkiye'ye döndü. Aydın da her başarı öyküsünde olduğu gibi zamanlamanın çok önemli olduğunu biraz daha geç kalındığında şu an bu noktada olamayabileceklerini eklemeyi unutmadı. 2000 yılında yemeksepeti.com'u kurmaya başlayan Cem Nufusi, Nevzat Aydın ve Melih Ödemiş 150 bin dolarlık bir sermayeyle e-ticaret dünyasına adım atmış oldular. Türkiye'deki genç nüfusun yeniliklere çabuk adapte olması onları cesaretlendirse de, 2000 yılında yaşanan krizden onlar da finansal olarak etkilendiler. Fakat modele olan inançlarıyla yola devam ettiler ve 2001 yılında hizmete girdiler. Şu an sadece İstanbul'da yarısı operasyon merkezinde olmak üzere 56 kişilik bir ekiple çalışıyorlar. Siteye kayıtlı 2500 restoran bulunuyor. 350000 üyeye sahipler ve günde yemek siparişi veren kişi sayısı 30000. Puanlama sistemine sahip siteden şikayetler üzerine atılan restoran sayısı 880. Çürük yumurtaların atılması konusunda çok titiz olduklarını eklemeden geçemeyeceğim. Siteye giren ziyaretçilerin %41'i sipariş vermekte ve şu ana kadar en çok sipariş veren üyeyin toplam sipariş miktarı 2712!!!

Bu modeli belirleyen ana faktörler restoranların ve kullanıcıların istekleriydi. Restoranlar tanımadıkları bir site için kazanmadan bişey ödemek istemiyorlardı, kendi ürünlerini kendileri götürüp teslimde de paralarını almayı tercih ediyorlardı. Kısacası aracılara güvenleri yoktu. Bilgisayarlar konusunda da pek yetkinleri olmadığı için gelen siparişleri iletmek konusunda bir çözüm bulunmalıydı. Kullanıcılar ise kredi kart numaralarını vermek ve ürün gelmeden ödeme yapmak istemiyorlardı. Ürün kalitesine güvensizlikleri, şikayeti kime yapacakları, siparişin yanlış gelmesi, güncel olmayan menüler konularında da soru işaretleri vardı. Tüm bu sorunları gidermek için üyelerden herhangi bir ücret alınmayan, sipariş geldiğinde kapıda ödeme yapmalarına olanak sağlayan, markalı ürünlerin bulunduğu, şikayetlerin direk kendilerine yapıldığı ve en güncel menülerin bulunduğu, restoranlardan ise aldıkları sipariş üstünden komisyon ücreti alan, siparişlerin fax yada telefonla bildiren bir sistem kurdular. Böylece hem kullanıcıların memnun kalması hem de restoranların işine ve zamanına minimum müdahale edilmesi sağlandı.

Zamanın çok önemli olduğu bu pazarda siparişlerin zamanında gitmemesi, kaliteli ve amaca yönelik ekibi kurma zorlukları, finansal sorunlar, ekonomik kriz, internete ve e-ticarete olan negatif önyargı, rekabet, paket servis hizmetlerindeki sorunlar, pazarın çok büyük olmaması gibi zorluklar olmasına rağmen yemeksepeti.com ilk ve lider olmanın avantajlarını yaşıyor. Rakipleri tarafından da referans model olarak alınan yemeksepeti.com'un bir çok rakibi var fakat yemeksepeti'nden farklı olarak sunabilecekleri bir hizmet olmadığı için çok büyük bir tehlike yaratmıyorlar. Olaya geniş çerçeveden bakıldığında gerçekte var olan en büyük rakip ortaya çıkıyor; yılların alışkanlığı olan telefon! Eskiden siparişlerin tamamı telefonla yapılırken artık %93'ü telefon aracılığı ile yapılıyor. İnternet kullanımı yaygınlaştıkça bu oran daha da düşücektir.


Yemeksepeti'nde, klasik sadaket programından farklı olarak "müşteri daima haklıdır" anlayışını temel alıp restorana karşı daima kullanıcıların yanında yer almaktalar. Bunun farkında olan kullanıca da önemli olduğunu her zaman hissediyor. Herhangi bir şikayetlerinde kendilerini aramalarını istiyorlar, bunun sebebiyse kendilerinin restorana karşı daha büyük bir yaptırım gücüne sahip olmaları. Bunun yanı sıra kullanıcılara sağlanan kampanyalar ve indirimler onların sadakatlerini arttırmakta. "Hiç bir sadakat programı kötü hizmet ve ürünün üstesinden gelemez." sözünü benimseyerek kullanıcalara karşı ne yapmaları gerektiklerinin yolunu da belirlemiş oluyorlar.

yemeksepeti.com'un daha da başarılı olması için neler yapıldı?

* Puanlama sistemi getirildi.

*GPRS Pos sistemi kullanılmaya başlandı, artık restoranların %78 i bu şekilde siparişleri daha hızlı alıyor.

*Canlı yardım sayesinde şikayetlerinize anında çözüm getiriliyor.

*Platform bağımsız yapı ile artık sms'le yada DigiTürk'den de sipariş verebiliyorsunuz.

*DVD promosyonu ile yemek keyfinin yanına film keyfi de ekleniyor.

*Yemeksepeti.com in English ile yabancılar da aç kalmasın =)

*Gece operasyonu ile 24 saat hizmet

*Çabuk ve hatasız sipariş ile ne gerekiyorsa o!!!

Nevzat Aydın girişimciler için stratejik tüyolar vermeyi de unutmadı. Yapılmış modelleri incelemek, ulaşılabilir hedefler belirlemek, iletişimde iyi olmak, genel anlamıyla finans, üretim, insan kaynakları, satış, pazarlama konularında fikir sahibi olmak ve mükemmelliyetçi olup fikrinizi gerçekleştirmede geç kalmamak büyük önem taşıyor. Ayrıca Aydın, yaşlandıkça risk almanın, oturmuş bir düzeni bozmanın daha da zor olduğunu belirtti. Genç girişimciler, gün sizin gününüzdür...

28 Şubat 2008 Perşembe

Bir Girişimcinin Hikayesi: Kudret Çurey ve alisverissaati.com





Çoğumuzun aklına yaratıcı olduğunu düşündüğü fikirler gelir de bir türlü onları hayata geçirecek cesareti gösteremeyiz. Hep bir destek ararız kendimize, "Yapamazsın sen bu işi!", "Bunlarla uğraşmak yerine önce okulunu bitir" diyenlere daha çok kulak asarız, yavaş yavaş körelir girişimci ruhumuz ve sonunda vazgeçeriz. Kudret Çurey'in hikayesi bu ön yargıları, kalıpları yıkıp girişimci ruhlara ışık tutacak, ilham verecek nitelikte.

1996 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümüne giren Kudret Çurey, 2002 ylında önce tatil amaçlı gittiği Amerika'da internet ve eBay gerçeği ile karşılaşıp ilgilenmeye ve bunu nasıl kullanabileceğini düşünmeye başlamış. Ailesinin mücevheratla uğraşması sebebiyle Türkiye'den Amerika'ya eBay yoluyla mücevherat paketleri satmaya başlamış, satışlar her geçen gün arttıp günde 22-23 pakete kadar çıkmış. Fakat bir süre sonra eBay'deki rekabetin artması ve karlılığın azalmasıyla yeni birşeyler yapması gerektiğini düşünen Çurey, bu tecrübesini Türkiye'ye aktarabileceği bir sektör arayışına girmiş. O dönemlerde alışveriş sitelerinin yeni yeni kurulması ve kategorilerinin çok sınırlı olmasını göz önüne alan Çurey, yaptığı pazar araştırmaları sonucunda saat kategorisinde pazarın boş olduğunu ve yeterli büyüklüğe sahip olduğunu farketmiş. Öncelikle alışveriş sitelerine saat satarak hem pazarı büyütüp hem de kendi sitesi için alt yapı hazırlamış. 2003 yılında bir alışveriş sitesinden çok görselleriyle ön plana çıkan samimi bir site olarak kurulan alisverissaati.com daha çok bir saat portalı gibiydi. 2006 yılında yavaş yavaş arayüzleri değişen site, 2007'de görselleri biraz daha geri plana alınarak yeni görünümüyle hizmet vermeye başladı. İnsanların internette alışveriş yapmaları için ilk önce güven sağlanması gerektiğini vurgulayan Çurey, o dönemlerde Türk sitelerinde atlanan bir noktayı farkedip, sitenin bir çok yerine "Bizi arayın" sloganıyla telefon numaralarını yazdıklarını söyledi. Bu düşünceleri gerçekten işe yaramış ve satışları her geçen gün daha da artmış. Tabi satışların artmasındaki en önemli etkenlerden biri de uyguladıkları agresif taksit seçeneği ve agresif fiyatlandırma. Bu stratejinin amacı, insanların mağazalardan görüp beğendiği ürünleri gelip siteden almalarını sağlamak. Bu stratejilerinin tuttuğunu günde 300 saate kadar çıkabilen satış miktarlarından da anlayabiliyoruz. Sitede en çok Casio satılması sonucunda, Casio'nun Türkiye'deki yanlış imajını değiştirmek amacıyla bir proje geliştirilerek, Casio ortaklığı ile Casiopoint'ler açıldı.

Kudret Çurey'in bu girişimiyle alisverissaati.com, şu anda 4 milyon dolar ciroya, yaklaşık 150 bin üyeye sahip, günlük 20000 trafiği olan ve birçok mağazanın vazgeçemediği bir referans noktası haline gelmiş. Peki bu hikaye hep toz pembe mi olmuş? Tabi ki hayır... Mesela bu aktif e-ticaret hayatı nedeniyle Kudret Çurey, 1996 yılında girdiği okulundan 2006 yılında mezun olabilmiş. Sitenin ilk dönemlerinde server alt yapısını tam oturtmadan reklam vermeleri sitenin çökmesine sebep olmuş. Mesafeli satış sözleşmesinde taksitli satışlar için artı bir maddenin konulması gerektiğini bilmediklerinden dolayı Sanayi Bakanlığı'ndan ceza almışlar. Bu sebeplerden ötürü hukuk, finans ve teknoloji danışmanlarıyla çalışmaya başlamışlar. Saat sektöründeki insanların, o dönem orta eğitim düzeyinde olmaları ve internet dünyasını yeterince kavrayamamaları nedeniyle Çurey'in bu işi başaramayacağını düşünerek sadece toptan satışı kabul etmeleri, saat stoğu tutmayı zorunlu kılmış. Bu durum sitedeki satışlarda kimi zaman zorluk çıkmasına neden olmuş. WOMM'un öneminin farkında olan Çurey, bu gibi durumlarda müşteri memnuniyetini sağlamak için elinden geleni yapmış. Ama bir yandan da mağazalaşma yönündeki fikirlerin ortaya çıkmasına neden olan bu durum sayesinde Sirkeci'de interaktif bir mağaza açılmış. Bu mağaza sayesinde güven unsuru daha da desteklenmiş.

Türkiye'nin ilk saat portalı ve dünyada 2. en çok ziyaret edilen saat sitesi olan alisverissaati.com için planlanan hedefler neler? Farklılıklarını Google'ı rakip seçerek elde edebileceklerini söyleyen Çurey, Gillette, Selpak gibi ürüne adlarını vermek istediklerini, insanların saatlerle ilgili merak ettiklerini Google' a saat yazmadan direk alisverissaati.com 'a girerek öğrenmelerini hedeflediklerini belirtti. Buna ek olarak uluslararası bir firma haline gelmeyi de hedeflediklerini ve bunun için araştırmalar yapıldığını da söyledi.

Kıssadan hisse yapacak olursak, girişimci ruhu kaybetmemek, pazarı iyi analiz edip doğru zamanda adımlar atmak, alanda tek olabilmeyi başarabilmek, engellerden yılmamak, gerektiğinde bilenlere danışmak, hedefleri yüksek tutmak başarının anahtarları. İlgilenenlere duyurulur...

Not: Bizlerle hikayesini paylaşan, bizleri cesaretlendirip yol gösteren Kudret Çurey'e teşekkür ederiz.

25 Şubat 2008 Pazartesi

E-Ticaret Dersinde Hamit Kekeç Rüzgarı

Yeni mezunların en büyük derdi öğretilen teoriyle gerçek iş yaşamının farklı olması ve bunun sonunca yaşanan zorluklar. E-ticaret dersinde ise teori kalbını biraz aşıp uygulamaları birebir yaşıyoruz. Bu noktada tecrübeler yolumuzu aydınlatan ışık oluyor. Dersimize gelen konuklar tecrübelerini, internet dünyasındaki şirketleri, yaşanan zorlukları, bulunan çözümleri anlattıkça yaptığımız yada yapacağımız projelerde eminim ki daha az hataya düşeceğiz.

Bu hafta dersimize Embrio.com 'un Genel Müdürü Hamit Kekeç katıldı. Şu anki e-ticaret ortamı, yapılması gerekenler, yapılan hatalar, şirketler hakkında konuşurken ne yazık ki süre çabuk doldu.

Bu sohbetin bizlere kattıklarından bahsedecek olursak artık başarı sadece işi doğru yapmakla değil işine yaratıcılığını ve yeteneğini katmakla kazanılıyor. Eğer e-ticaret yapmak istiyorsanız ya kimsenin olmadığı bi alan bulmak yada birinciyi yerinden edebilecek kadar iyi bir fikre sahip olmak gerekiyor, çünkü birinci olan dışındaki isimler hatırlanmıyor. Sanal alem bu açıdan gerçek dünyadan daha acımasız. tio.com.tr fiyat kıyaslaması yapan bir Embrio .com şirketi. Yerli piyasada diğer firmaların 7-8 senedir gelemedikleri noktaya 2 ayda gelebilmelerinin sırrı mağzalarla site arasında sağlanan entegrasyon ve puanlama sistemi. Diğer firmalar taklit siteler yapmaya çalışırken tio.com.tr 'nin bu yaratıcılığı ona büyük bir avantaj sağlamış. Facebook'la myspace arasındaki en büyük farklardan biri olan ve facebook' u bu konuda bir adım öteye götüren yenilik kullanıcıların uygulamalar yaratabilmesi. Bağımsız yazılımcılar tarafından yapılan bu uygulamalar facebook' un yazılım açısından benzer sitelerin önüne geçmesini sağlıyor. Eğer yaratıcı bi fikriniz yoksa ve lideri alt edemeyeceğinizi görüyorsanız o zaman lideri satın almak yada ona ortak olmak en mantıklı hareket olacaktır. Google 'ın youtube u, eBay'in sykpe'ı alması buna örnek verilebilir.

Her işi yapmaya çalışmak değil bir konuya odaklanmak ve o konuda en iyi olmak başarıya giden daha kestirme bir yol. Yahoo ve eBay bu konudaki 2 örnek. Yahoo her türlü hizmeti vermeye çalışırken eBay sadece açık arttırma hizmeti sunmaktadır ve bu konudaki başarısı da tartışalamayacak şekilde büyüktür. Yahoo isminden dolayı bir trafik sağlasa da bir çok hizmeti sunmaya çalışması onun sunduğu hizmetlerde lider olmasını engellemekte.

Doğru vizyona sahip insanlarla işe başlamak, yaptığınız işe daha çok değer katacak stratejik işbirlikleri kurmak ve yeterince sermayeye sahip olmak başarının diğer sırları arasında. Diğer bir sır da tabi ki doğru bir pazarlama yapmak. Zaman değiştikçe reklam ve pazarlama stratejileri de değişiyor, bilinen kalıplar yıkılıyor. Artık etkili bir pazarlama yapmak için farklı hedef kitlelerine farklı stratejilerle yaklaşmak ve onları doğru noktalardan vurmak gerekiyor. 30 bine yakın üyesi olan tio.com.tr yılbaşında özel çekilişler, 14 Şubat'a özel oyunlar, belirledikleri bir sayıdaki üyeye çeşitli ödüller sunarak bunların hedef kitle üzerindeki etkilerini ölçüyorlar. WOMM, "word of mouth marketing", artık en etkili pazarlama yollarından biri oldu. Bu nedenle konuşturacak işler yapmak, ilgi çekici hikayeler ortaya atmak gerekiyor.

Doğru bir hıza sahip olmak, planlarını düzgün gerçekleştirebilmek hayati önem taşımakta. Hedefleri doğru belirlenmez yada hedeflere doğru zamanda ulaşılamazsa girişiminiz hüsranla sonuçlanabilir. Örneğin, ulaşmaya çalıştığınız üye sayısına ulaşamaz, yada gelirlerinizi düzgün finanse edemezseniz girişiminize son vermek zorunda kalabilir, daha fazla finans gücüne sahip olan ve sizi taklik ederek başarıya ulşabilecek insanlarında önünü açmış olursunuz.

Bizlere kattığı bakış açısından dolayı Hamit Kekeç'e çok teşekkür ederiz...

11 Şubat 2008 Pazartesi

"bildirgec.org" takipte!!!

"Ruhunuza zenginlik katar" sloganıyla yola çıkan bildirgec.org internet ve tasarım üstüne yoğunlaşan, bunun yanı sıra popüler kültür, karşıt kültür, reklam, pazarlama, iletişim gibi daha bir çok konu hakkında bildirilerin, yorumların paylaşıldığı online komünitedir.

31 Aralık 1999 tarihinde kurulmuştur. Siteye ismini Cem Başpınar ve Ozan Çağlargil vermiştir. Sitenin ilk sürüm PinkPackets'ın Flex Book misafir defteri, ikinci sürümü Cameron McKay'in Nune isimli haber programı, üçüncü sürümü ise Ufuk Kocolu'nun hazırlamış olduğu alt yapıdır. Site şu anda Fırat Can Başarır, Ozan Çağlargil, Cem Başpınar ve Hasan Yalçınkaya'nın çalışmaları sayesinde 4. sürümüyle hizmet vermektedir ve php3 ile mysql alt yapısına sahip drupal adlı içerik yönetim sistemini kullanmaktadır.

Üyelik sistemiyle işleyen sitede üyelerden herhangi bir ücret talep edilmemektedir. Pillinetwork' den alınan üyelik diğer pillinetwork ürünlerinde de geçerli olmaktadır. Sitenin gelir kaynağı ise alınan reklamlardır.

Sitenin pillinetwork ürünü olması en cazip yönlerinden biridir. Böylece siteye katkısı olan üyelere reklam gelirlerinin %70'i, yazdıkları yazıların okunma oranına göre paylaştırılmaktadır. Bildiri, mim, günlük ve yorum olmak üzere 4 tür yazı biçimi bulunmaktadır. Pillinetwork ürünü olmasıyla beraber sitenin tasarımı da daha etkili bir hal almıştır. Uzun yıllardır hizmet veriyor olması sayesinde geniş bir arşive sahip olan site oldukça büyük bir kitleye sahiptir.

Kullanıcı haklarına büyük önem veren bildirgec.org, özellikle alıntılarda kaynak belirtilmesine dikkat etmektedir. Yazı içeriklerinden yazarlar sorumlu tutulmaktadır. Bildiriler yayınlanmadan önce yöneticiler tarafından kontrol edilmektedir.

Site için genel eleştiriler, yorumların son zamanlarda bildirileri geliştirmek amacının dışına çıktığı yönündedir. Yorumların da yöneticiler tarafından takip edilip gereksiz yorumların önlenmesi sitenin daha keyifli hale gelmesini sağlayabilir.