21 Nisan 2008 Pazartesi

E-ticaret Oyunu

Oyunları kim sevmez? Saatlerce hatta günlerce başından kalkamadığımız oyunlar bizi gerçek dünyadan alıp bambaşka bir dünyanın içine sürüklüyor. Peki nasıl kanımıza işliyor da bir türlü erkana sırtımızı dönüp de terkedemiyoruz onları? Cavabını içimizden biri, Özgür Alaz anlattı, biz dinledik ikna olduk. Hatta sadece anlatmakla kalmadı bu ipuçlarını e-ticaretle birleştirip bağımlılık yaratabilecek siteleri yaratmanın yollarından da bahsetti.

Ama önceee Özgür Alaz kimdir?

2000 yılında hepimiz gibi ÖSS stresi çekmiş, sonra kendini İ.T.Ü. İşletme Mühendisliği'nde bulmuş. Google bize logo yapsana kampanyasıyla geleceği konusunda sinyaller vermeye başlamış. Youthrepublic'de çalışmış olan Özgür, şu an Yapıkredi'de trend danışmanlığı yapmakta.

Şimdi dönelim konumuza ve Özgür'ün anlattıklarına... Bizi oyunlara bağlayan 5 mekanik var, toplayıcılık, puanlama, geri bildirim, etkileşim, kişiselleştirme.

Toplayıcılık -> İnsanoğlunda bağımlılık yaratan en büyük etken olarak karşımıza çıkıyor. Oyunlara baktığımızda ya silah ya kupa ya eşya ama illa ki toplayacak birşeyler buluyoruz. Hepimizin içinde hepsine sahip olma dürtüsü var. Peki bunun bizim e-ticaret sitemize faydası ne? E-ticaret sitemizde bu dürtüyü uyandıracak birşeyler yapmak kişilerin siteye bağlanmasını kolaylaştıracaktır. Mesela Facebook'da neredeyse hayatında sadece iki kelime ettiği insanları arkadaş listesine eklemeye çalışan bir insan toplayıcılık illetine çoktannn bulaşmış demektir. Buna benzer listeler oluşturmak gerçekten etkileyici olacaktır.

Puanlama -> Oyunlardaki level, altın sayısı ya da puan. Başkalarıyla karşılaştırabildiğimiz gücümüzü ya da zekamızı gösterdiğimiz araçlar. Benzer şekilde videomuza, fotoğrafımıza verilen puanlarda bir güç gösterisi...

Geribildirim -> Hepsine sahip olmanın yanı sıra herşeyi bilme duygusu da bağımlılık yaratıyor. Kim ne yapmış, kim benim arkadaşlık teklifi kabul etmiş, kim resmime yorum yapmış gibi bir çok sorunun cevabı notification'larda saklı.

Etkileşim -> İnsanları canlı ve dinamik tutan bir faktör. Karşılıklı yazılan duvar yazıları, durumunu yenileyenleri inceleme, onların fotoğrafına yorum yazma hepsi bizi etkileşim içine sokan, hem bizi hem siteyi canlı tutan faktörler.

Kişiselleştirme -> Oyunlarda karakterleri ya kendimize benzetiriz ya da olmak istediğimiz birine ama sonuçta bizim içimizi yansıtır. Myspace'deki temalar, facebook'daki application'lar bunlara birer örnek...

Bu 5 mekaniğin doğru kurgulanması kullanıcılara yeni deneyimler kazandıracak ve siteye bağlılıklarını arttıracaktır.

Trend ustası Özgür, 2008'in yeni trendine örnek olarak Zopa'yı gösterdi. Zopa yurtdışında iki kişi arasında (peer2peer) kredi alıp vermeye dayalı bir sistem Kişiler kredi notlarına ve kredi miktarlarına göre taleplerde bulunuyor ve kendisine kredi verecek olan insanları arıyor. Banka yerine zopayı tercih etmelerinin nedeni bir kişiye aynı anda birden fazla kişinin kredi vermek istemesi ortamı kızıştırıyor ve faiz oranı düşüyor. Bu kredi alanın işine geliyor fakat bunun yanı sıra insanların kredi vermeye bu kadar istekli olmalarının sebebi de bankadan gelecek paradan daha fazlasını elde edebiliyor olmaları.

20 Nisan 2008 Pazar

Razzi'lerin Kralı Arda Kutsal

İnterneti ve yeni açılan siteleri sıkı takip edenler için gerçekten kutsal bir adam o. Webrazzi, Blograzzi ve Crenvo'nun yaratıcısı Arda Kutsal, yeni projesiyle girişimlerin kurtarıcısı olmayı hedefliyor.

İlk önce yaptıklarından ve yapacakların bahsedelim...
İnternetteki yeni girişimleri ele aldığı ve gelişimlerini izleyip yorumladığı bir site olarak 2006 yılında ortaya çıkan webrazzi meraklılarının sıkı takibinde. Çarkın dönemesini sağlayan gelir kalemleri ise reklamlar, sponsorlar ve iş ilanları. "Türkiye'nin blog merkezi" olarak tanımladığı Blograzzi ise Türkçe blogları bir çatı altında toplamayı hedefleyen bir site olarak karşımıza çıkıyor.

Ya Crenvo?

Crenvo Bilişim Danışmanlık şirketi dersek hakkında biraz daha ipucu vermiş olurum herhalde. Strateji, pazarlama, ürün, yönetim ve yatırım gibi konularda internet şirketlerine danışmanlık yapmaktadır. Web 2.0 ve Enterprise 2.0 konularında eğitimler ve özel seminerler verilmekte ve araştırma kapsamında özel raporlar hazırlanmakta. Belki de herkesin en çok ilgisini çekecek olan hizmeti ise yatırım konusunda melekler bulacak olması. Kimdir bu melek yatırımcılar, bu sistem nasıl işleyecek diye soranlara cevabı verelim. Melekler şirket dışından yatırım yapacak olan. Tabi bu meleklerin melek olabilmesi için sizin hayata geçirilmemiş bir fikrinizin olması gerekiyor ama bununla bitmiyor, iş planınızın hazır olması da bir başka şart. Sadece yatırım desteği değil know-how, ofis, eğitim gibi imkanlarda bu proje içerisinde yer alıyor. Şirket için en büyük beklentiyse Türkiye'deki İnternet sektöründe değer yaratması.

Yurtdışındaki bir benzer proje olan ycombinator maksimum 25 bin dolarlık bir yatırım yapıyor ve %5-6 arasında bir paya sahip oluyor. Bu yatırımlarda çok hızlı bir geri dönüşüm beklenmiyor. Bu projeyle karşılaştırıldığında Crenvo'nun sağlayacağı yatırımlarda bir üst limit sınırlaması olmayacak fakat girişimlerin projelerini kendileri hayata geçirmeye çalışan kişilerden seçilmesine dikkat edilecek. Ayrıca kişisel kaynaklar dışında yabancı sermaye kaynakları da kullanılacak.

Bu şirketin sağladığı eğitimin bir kısmını bedava almaya ne dersiniz? :) Bakalım Arda kutsal bizlere neler anlatmış...

Web 2.0'nin hayatımıza girmesini sağlayan kişi ve internet kültüründeki, kulanım şekillerindeki değişikliklerle okuyucular içerik okuyan pasif kullanıcılar olmak yerine içerik yaratan aktif üyeler haline geldiler. İçerik öyle büyük bir olgu olmaya başladı ki tasarımı arka plana attı. Artık tasarıma göre teknoloji değil, teknolojiye göre tasarım yapılmakta. RSS ve CSS in yaygınlaşmasıyla greafik kullanımı da azaldı. Somut değişikliklerin yanı sıra güvenin özellikle de karşılıklı güvenin atardamarlardan biri haline gelmesi soyutluk açısından gözlerden kaçmayan bir gerçek.

İçeriğini paylaşmayanın bu alemde yeri yok havasına bürünen kullanıcılar karşısında para kazanmanın tek yolu premium servisler vererek kullanıcılardan para kazanmak ve reklama yönelmek oldu. Semantik yani anlamsal web dünyası olarak tanımlanabilen Web 3.0 dünyasında ise siteler birbirlerinin servislerini içeriklerini anlayabilecek hale gelecek. Bilimkurgu gibi düşünenlere hakia örneğini vermeyi bir borç bilirim :) .

Güzel ülkem Web 2.0 dünyasına alıştı mı dersek, youtube'daki videolara baktığımızda idare edemem anne ve sütü seven kamyon şöförü gibi güzel örneklerin ne yazık ki çok azsayıda olması, ayrıca vikipedia'yı incelediğimizde de oluşturulan yüz bin içeriğin çok kaliteli olmaması gibi daha uzayıp giden bir listeden dolayı Arda Kutsal daha bu kültürü edinemediğimizi söylüyor. "Bu kültürü edinmek şart mı?" sorusuna ise, dünyada teknolojik gelişmeler adım adım ilerlese de Türkiye'de bir çok adım atlanarak gittiği için belki de web 2.0 kültürü atlanıp web 3.0'e alışılabilme ihtimali olduğunu belirtti. Web 2.0 kültürünü belki tam olarak hazmedemesek de bu pazarda para kazanan girişimcilerin olduğu da gözardı edilemez.

Rakiplere baktığımızda global rekabeti iliklerimize kadar hissediyoruz, özellikle de oyun , arkadaşlık, içerik paylaşımı gibi pazarlarda dolanıyorsak. Üstelik rakiplerimizin bizim pazarımızdan olmasına da gerek yok. Artık herkes herkesin rakibi olma potansiyeline sahip. Tasarımlarınızla rakibinizi alt edebileceğinizi sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Ne tasarım, ne kullanım zorluğu o sitede bulunmak isteyen kullanıcıları yıldırmaya yetmiyor (bkz. facebook) . Rakiplerin birbirlerine etkileri de çok büyük olabiliyor. Global lider youtube'un ülkemizdeki erişimi engellendiğinde izlesene.com'un trafiği 2 kat artıyor. Sadece trafiği de değil aynı zamanda site içerisindeki aramalar da artıyor. İnsanlar youtube açıkken izlesene.com'a belirli bir video izlemek için geliyorlar ama youtube'a girdiklerinde konularla arama yapıp karşılarına çıkan videolara bakıyorlar.

Büyük şirketlerin gelir modeli olmayan web 2.0 sitelerine yönelmesi de dikkat çekici. Örneğin Alexa verilerine göre Türkçe siteler arasında 12. olan ve çok sayıda üyeye sahip olan blogcu.com Nokta şirketi tarafından büyük bir ücret karşılığında satın alındı. Büyük şirketler bu siteleri neden istiyor? Cevap aslında basit. Bu siteler büyük bir iletişim kanalına sahip bu yüzden çok değerliler.

Birşeyler yapmak istiyoruz ama ne? Yapacaklarımız artık sosyal ağlar dışında olmalı ve topluluklara yönelmeliyiz. Facebook özel ilişkiler adına, cember.net ise iş ilişkileri adına bize yetiyor. O yüzden benzer ilgi alanlarına sahip olan insanların kaynaşmasını sağlayacak projeler değer yaratacaktır.

Ülkemizi pek etkilemese de 2007 yılına damgasını vuran twigger'dan sonra 2008 in gözdesi olmaya aday friendfeed sahnelere çıktı. Youtube, facebook, blog gibi hesaplarınızı eklediğinizde sizi takip eden insanlar yeni videolarınızdan, resimlerinizden, yazılarınızdan tek bir kaynaktan haberdar ediliyolarlar. Tabi bu da sizi takip edenler adına da, sizin takipleriniz açısından da büyük kolaylık.

Yakın geleceğin önemli reklam etkinliği ise video reklamlar olacak. Videonun içeriğinin tanımlanabilmesiyle o içerikle ilgili reklamlar video 'lara entegre edilecek ve istenen hedef kitleye ulaşım sağlanacak.

Nish sosyal ağlar, sade, kolay, verimli web araçları daha da önem kazanacak.

13 Nisan 2008 Pazar

Cember.net'in babası Çağlar Erol

Cember.net, meslekleri uyumlu bir karı kocanın, ortaya çok iyi işler çıkarabileceğinin bir örneği. 1997 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunu olan Nihan Çolak Erol ve 1997 Boğaziçi Üniversitesi Elektirik Elektronik Mühendisliği mezunu olan Çağlar Erol cember.net ile Türkiye'ye iş hayatındaki bilgilerin paylaşıldığı ve bağlantılar kurulduğu bir değer kazandırdı.

Hikayenin başına dönersek...

Lisans eğitimlerini tamamlayan çift yine Boğaziçi Üniversitesin'de MBA eğitimi alıp iş hayatına atıldılar. Bir süre çalıştıktan sonra iş hayatlarını Almanya'da sürdürdüler. Almanya'daki yoğun çalışma temposuna ve çalışma prensiplerine alışmaya başlayan çift sahip oldukları potansiyelinde farkına vardılar. 2003 yılında kurulan openbc'nin ( çoğumuz xing olarak tanıyoruz) hayata geçirilmesine ve hızla büyümesine şahit oldukları sırada bu fikrin Türkiye'de de yapılabilir olduğunu düşündüler. Yazılımdan anlamaları onlar için büyük bir avantajdı, sitenin temellerini yavaş yavaş atmaya başladılar ve 2005'de Türkiye'ye döndüler.


Çağlar Erol diyor ki:

" Bir projeye başlamadan önce düşünmeniz gereken ilk şey para kazanır mıyım sorusunun cevabıdır. Hem çıkış stratejilerinizi hem de kötü durum stratejilerinizi önceden belirlemeli ve onlara sadık kalmalısınız. Sadık kalmadığınız taktirde ölmeyen ama süründüren bir proje ile yıllarca uğraşırsınız. Ayrıca geçinizi sağlamak için en az bir yıllık birikiminiz olması gerekiyor, bu da çok önemli bir nokta."


Hikayeye geri dönelim. Sitenin yapım aşaması bittikten sonra limited şirketi kurdular. İlk önce sadece tanıdıklarını siteye davet ettiler ve ufak bir tatile çıktılar. Erol, o tatilden sonra çok yoğun bi tempoda çalışmaya başladıklarını sadece yeme ve uyuma molaları verdiklerini ve o tatillerinin çıktıkları son tatil olduğu çok acıklı bir şekilde ifade etti :) . Tatil dönüşlerinde sitenin hareketlenmeye başladığını gördüklerinde çok şaşırdılar. Bir kaç ay içerisinde 10 bin üyeye ulaştılar. Bu bağlantıların sadece internet üzerinde değil gerçek hayata da taşınması gerektiğini düşündükleri için bir buluşma düzenlediler. Bu buluşma hem üyeler için hem de sitenin basında tanıtımı için oldukça yararlı oldu. Bu tanıtım ile siteye talep oldukça arttı fakat sunucular bu talebi karşılayacak yeterlilikte olmadığı için kilitlendi.


Kendilerini geliştirmek için yatırım bulmaları gerekiyordu. Amerika'da internet projeleri için önce küçük yatırımcılar sonra ise büyük yatırımcılar daha kolay bulunuyor fakat söz konusu Türkiye olunca bu çok daha zorlaşıyordu. Özellikle o dönemlerde piyasada ve insanlarda çok para olmaması , büyük şirketlerin bu tip yatırımlardan kaçınmaları onları çok daha zorladı. Büyük şirketler yatırım yapsalar bile şirketin %80'nini alıp %20'si için opsiyon koyuyorlar fakat buda site için belki yıllarca emek harcamış olan insanlara pek cazip gelmiyor.


Uzun süre evden çalışmaya devam eden çift, ofislerini ancak 2007 Ocak'ta açabildi. O zamana kadar belli bir imaj çizmek için evden çalıştıklarını belli etmemeye çalıştılar ve bunun sıkıntısını çektirler. Reklamdan yeterli parayı kazanamayacaklarını düşündükleri için Altın üyelik sistemi ile ek hizmetlerin verip buna karşılık ücret aldılar. Şirket yavaş yavaş ciro yapmaya başladı.


Openbc halka açıldı, yapının çok benzemesi ve openbc'nin diğer ülkelere yönelmeye başlaması sebebiyle 2006 yılında cember.net ile görüşmeye başladılar. O sıralarda cember.net'in üye sayısı 100 bine ulaşmıştı. İstenen sonuca ulaşılamayan bu görüşmeler sonrasında, Almanya'dan gelen bir melek yatırımcı azınlık hissesini alıp şirkete kaynak sağladı. 300 bine yakın üyeye sahşp olan ve daha da güçlenen cember.net 2008 Ocak ayında openbc'e 4,36 milyon euro'ya satıldı.


Çağlar Erol diyor ki:

" Şirketlerin satım ile ilgili pazarlık aşamasında en etkili faktörler üye sayısı ve pazarlama gücüdür. Bu konularda iyiyseniz istediğiniz değere yakın bir fiyat alabilirsiniz."


Cember.net deneyimleri onlara ve bizlere ne kattı?

  • Az para, az kişi ve ortalama bir ciroyla da başarılı olunabileceğini gördük.

  • İyi bir işle kazanılan prestij sayesinde yeni projelere kendiniz aranmadan bile destekçilerin çıktığını anladık.

  • Bu işten gerçekten para kazanıldığına dair bir şüphemiz kalmadı.

Çağlar Erol diyor ki:

"Şirket kurarken Anonim Şirketi kurmayı ihmal etmeyin. Satış aşamasında bunun yararlarını fazlasıyla göreceksiniz."


Biz diyoruz ki:

"Tecrübe konuşuyor, bunları unutmayın."

10 Nisan 2008 Perşembe

İtiraf.com'dan Uzmantv ve İstanbul.net'e uzanan yolculuk

Çoğu insanda bağımlılık yapan, kafa dağıtmaya, hissettiklerini paylaşmaya birebir olan itiraf.com'un yaratıcı Ersan Özer bizlerleydi... 1993 yılında Anadolu Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olan ve sonra kendini medya dünyasına atan Özer, Şok, Beyaz Show, Televizyon Çocuğu'nda yönetmenlik yapmış, kariyerine Hürriyet ve Ntv'de devam etmiş. Bir gece ansızın gelen bir fikir ise kariyer hayatına başka bir yön vermiş.


"Karım ve oğlumdan sonra en çok interneti seviyorum." diyen birinin internette 18 saat geçirmesi çok da şaşırtıcı değil =) 1999'da amatör olarak yapımına başladığı itiraf.com, popüler olacağının sinyallerini yavaş yavaş verirken 3 ayın sonunda ideefixe'in sahibi ortaklık teklifinde bulunmuş. Bu ortaklıkla daha da heyecanlanan Özer, itiraf.com üzerinden çeşitli e-ticaret denemeleri yapsa da pek başarılı olmamış. İtiraf.com'da açılan dükkan'dan sonra itiraf.com arkadaş denemesinde de bulunmuş ama iki denemede de istenilen sonuç alınamamış. Özer bu durumu, insanların her konuda alanında uzmanlaşan sitelere yönelmesinden kaynaklandığını söylüyor. Bu süre içinde bir de sitenin ingilizce versiyonu olan confideinme.com yaratılmış, bu sitenin tutma ihtimali çok yüksek de olsa ne yazık ki Ersan Bey'in kötü bir zamanına denk gelmesi siteyle fazla ilgilenememesine neden olmuş. itiraf.com'lu geçen 5 yılda pek para kazanamamasından dolayı Akşam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Özer, oğlunun doğduğu gece itiraf.com'u satma kararı almış. Bu kararını Mehmet Budak'la paylaştıktan sonra siberalem'in sahibiyle görüşmelere başlamış, böylece Türkiye'deki sanal alemde çıkış politikasıyla para kazanan ilk kişi olmuş.


İtiraf.com hikayesi burda sona erse de Özer'in hikayesi hızla devam etmiş. Reklamcılık sektörüne girmeyi düşünürken çalışma koşullarının kendisine pek uymaması yaratıcılığını zorlaması için bi etken olmuş ve bu yaratıcılıkla Türkiyenin ilk lokal arkadaşlık siteleri olan istanbul.net, ankara.net, izmir.net fikirlerini ortaya atmış. Gittigidiyor ekibiyle beraber başladıkları bu projeyle 2 sene de çok hızlı bir büyüme kaydetmişler. Şu an toplan 2 milyon üyesi olan projenin kurulum aşamasında en çok para domain isimlerini alırken harcanmış. istanbul.net için 35 bin dolar, ankara.net için 25 bin dolar verilirken izmir.net bin dolar gibi bir rakama satın almaları onları mutlu etmiş. Domain isimlerine bu kadar para yatırılmasındaki neden ise ismin yapılan işin adı yada kolay hatırlanabilir olmasının projenin başarısına büyük katkıda bulunacağına inanmaları. Özer, bir çok aksi örnek olsa da ( monster.com, Google gibi), download.com 'un başarısının da göz ardı edilemeyeceğini söyledi. Projedeki operasyon bölümünde 26 tane bayan çalışmakta. Hepsinin bayan olmasındaki en önemli sebep de kişilerin özel bilgilerinin kullanılmasını önlemek ve sitenin kalitesini korumak. Siteye evlilerin girmesi yasak, ayrıca sadece erkek kullanıcılardan ücret talep edilmekte. Aylık 17 ytl, yıllık 94 ytl olan üyelik ücretlerinin %10'u havale ile geri kalanı ise kredi kartıyla alınmakta. Bu projenin karlılığı ise oldukça tatmin edici.


Günde 18 saatini internette geçiren biri için sadece bi proje yetmemiş tabi ki... About.com'da dolanırken bu sitenin videolusu olsa ne güzel olurdu demiş, araştırmış, videojug.com'u bulmuş. Kafasında kurduğu site ise bundan biraz daha farklıymış ve sonunda Gittigidiyor ekibi ile Uzmantv'i kurmuşlar. Birçok konuda uzmanların video ile bilgi verdiği bu sitede, sadece içerik için çalışan 20 kişi bulunmakta. Toplamda ise 60 kişi çalışmakta. 2 çekim ekibi, bir yayın yönetmeni , ayrıca soruları hazırlayan bir editör bulunmakta. Günde 6 uzmana gidilip, 12 çekim yapılıyor. Arkadaşlık sitesinden gelen para şu an bu projeye yatırılıyor. İçeriği çoğaltıp daha çok ziyaretçiye ulaşmak ve bilinirliği arttırmak ilk hedefleri. Günde 50 ile 60 bin kişi ziyaret ediyor ve 400 bin sayfa gösteriliyor. Turkcell ile işbirliği yapılarak mobil hizmet de veriliyor. "Uzmantv=eğitim&bilgi" düşüncesine ulaşıp gelir modeli oluşturmayı düşünüyorlar. Çeşitli eğitimler, online kurslar, dvd ve kitap hizmetleriyle özel bilgileri ücretli hale getirecekler.

İleride Ersan Özer'i Uzmantv seminerlerinde ya da Uzmantv akademisinde konuşma yaparken görürsek bugünleri anıcaz...

7 Nisan 2008 Pazartesi

Sahibinden alıntılar...


İhtiyaçlar yaratıcılığı geliştiren en büyük etkenlerden biri. Sahibinden.com'un ortaya çıkışında da ihtiyaç faktörü öne çıkmakta. 2000'de arkadaş toplantısı sırasında Taner Aksoy'un arabasını değiştirmek için gazete ilanlarına bakıp ilanlardaki yetersiz bilgilerden sıkıntı duymasıyla başlayan hikaye fikrin ortaya çıkışı hatta isminin dahi o gece bulunmasıyla devam ediyor ve sahibinden.com doğuşu ile son buluyor.

Siteyi kurmak yolun başlagıcı, içini doldurabilmekse e-ticaret dünyasında kalıp kalamayacağınızın göstergesidir. Özellikle de bir ilan sitesiyseniz her bir ilan altın değerini taşır. Aksoy grup'ta sitenin içini doldurabilmek için gazetedeki ilan sahiplerini tek tek arayıp izin alarak ilanları siteye girdiler. Site İnternet dünyasında yavaş yavaş keşfedilirken, 2001 yılında billboardlarda 2 hafta süreli reklamlar verildi, ayrıca 'Dokun Bana' adlı yarışmada da sponsorluk yaptılar. Bu konuda çok şanslı olduklarını belirten Mert Aksoy, güzel bir zamanlamayla 10 billboard fiyatına 400 billboard kiraladıklarını söyledi. Bilinirlikleri daha da artarken sitenin içeriğinin de boş olmaması müşteri kaybetmelerini önledi. 2006'ya kadar bir daha reklamı verilmeyen sahibinden'in ilanları haziran ayında billboardlarda tekrar yerini aldı. Bu reklamın temasını ise şirkete elinde baklavalarla gelip teşekkür eden bir kullanıcı oluşturdu.


Dün dündür, ya bugün?

3 kişiyle başladıkları bu işte, şu an 50 çalışana sahipler. İlk günden beri sesli hizmete önem vermeleri insanlarda güven duygusunu pekiştiriyor. Call-center'da 15 kişi çalışmakta. Aylık 7000 arama geliyor ve sorular genelde sitede mağaza açmayla ilgili oluyor. Ayrıca Satış-Pazarlama, Muhasebe ve Yazılım bölümleri de mevcut. 2006'dan önce 24 saat olan operasyon 2006'da 12 saate indirildi. Sitenin şu anki durumuna bakarsak ayda 410 milyon sayfa gösterimine ve 5 milyon 600 bin tekil kullanıcıya sahip. Kullanıcılar sitede ortalama 12 dk kalıyor ve 22-23 sayfayı inceliyor. 590 bine yakın ilan olduğunu düşünürsek 22-23 sayfa bile insana az geliyor.


Sahibinden.com'u anlamak...


İlk önce sahibinden.com nedir sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. İsmini "Türkiye'nin en büyük e-ticaret platformu" sloganıyla birlikte tescil ettiren Sahibinden.com, 30 farklı kategoride ilan verebildiğiniz, ister birinci el olsun isterseniz de ikinci el olsun hatta her ne olursa olsun istediğiniz değerde alıcılara sunabildiğiniz bir platform. İlanlara bakmak için üye olmaya gerek yok. Fakat ilan vermek istiyorsanız ücretsiz üye olabiliyorsunuz ve 5 aktif ilan sunabiliyorsunuz. 6. ilanı vermek istemeniz halinde ruhsat ve tapu fotokopileri isteniyor. İlanlar 8 hafta aktif olarak kalıyor, istiyorsanız bu süreyi uzatabiliyorsunuz. İlanlarınızı ön plana çıkarmak istiyorsanız ücrete tabi ek hizmetler alabiliyorsunuz. İlanlar yayınlanmadan önce onaylanıyor, kategori yanlışlıkları ve yasaklı ilanları bu şekilde önlüyorlar. Ücretli olan kurumsal üyelik ile mağaza açma imkanı, sınırsız sayıda ilan verme ve ilan onayı beklememe gibi avantajlara sahip oluyorsunuz. Şu an 2600 mağaza mevcut. En pahalı paketler olan emlak ve vasıta mağazalarının yıllık ücreti ise 950 ytl. Konut projeleri içinse aylık ücret alınıp, projeye özel sayfa hazırlanıyor. Güvenli e-ticaret uygulanan sitede, satışlar site üzerinden yapıldığı taktirde bireylerden %7, mağazalardan ise %6 komisyon ücreti alınıyor. Siteye fazla banner alınmıyor, cironun %70'i vasıta ve emlak kategorisinden sağlanıyor.


Sahibinden.com neler yaptı, neler yapacak?



  • Bir yıl boyunca Finansbank'la yapılan işbirliği sayesinde sahibinden.com müşterileri kendilerini verilen referans numaralarıyla daha düşük faizlerle kredi alabiliyordu.

  • Cepten üyelik sistemi getirildi.

  • Güvenlik açısından sadece Garanti Bankası, İş Bankası, Akbank'ın desteklediği 3D secure uyumlu kartların kullanımına izin veriliyor.

  • Bad words filtresi sayesinde kullanıcıların birbirine attıkları mesajlar bile kontrol edilebiliyor.

  • Get ile sağlanan kontrol sayesinde herhangi bir dolandırıcılıkta savcılık ile işbirliği yapılabiliyor.

  • Videolu ve fotoğrafların gerçek boyutunda ilanlar verilebiliyor.

  • Fotokurye hizmeti ve sanal tur hizmeti veriliyor.

  • Bu sene başında Turkcell ile iş birliği yapıp wap'dan hizmet de vermeye başladılar.

  • Emlak kategorisine entegre edilmiş olan Google maps diğer kategoriler içinde kullanılmaya başlanacak.

  • İngilizce hizmet için kolları sıvamaya başladılar.

Sahibinden.com bu işe şanslı başlayanlardan. Maddi açıdan bir sıkıntı yaşamamalarının yanı sıra, yarattıkları yeniliklerle de yerlerini sağlama almışlar. Özellikle hayvanlar alemi kategorileriyle tek canlı satan portal olmuşlar. Gittigidiyor'la büyük rakiplermiş gibi görünselerde farklı istekleri olan müşteri kitlelerine hitap ettiklerini düşünüyorlar. 120 milyar dolarlık ilanı sitelerinde barındırmaları başarılarının bir göstergesi.


Bizimle hikayelerini paylaştıkları için yönetim kurulu üyesi Mert Aksoy'a ve Genel Müdürü Müge Seymen'e çok teşekkür ederiz.